Monday, August 23, 2010

Fabiospor çalışıyor...

(SCV good to go, sir...)

Yeni excel yolda...*

*Çizelgeden evvel birkaç kısa oyuncu izlenimi gelebilir efenim.

Friday, August 6, 2010

Önlibero Değil, Merkezi Ortasaha...

Galatasaray'ın yolları bir türlü kesişmek bilmedi bu oyuncularla...

Yerli/yabancı, yapılan tüm alımlarda iki tip ortasaha sözkonusu oldu. Ya, topu kesip gerisine karışmayan (çoğu kez bunu da yapamayan), ya da topsuz oyunda kayıp, topla da kerhen(=istikrarsız) katkıda bulunan 'nazlı' 10 numaralar girdi Florya'nın kapısından.

Geçtiğimiz sezon Ireland'a güvenen City'nin oldukça hatırı sayılır bir bonservisle salıverdiği Elano, uzun yıllar sonra bu tanıma kağıt üzerinde en çok uyan oyuncuydu transfer haberi G.Saray resmi sitesine düştüğünde.

Ne var ki -Lucescu ve 6 haftalık Kalli performansından ötürü taraftarlar arasında sürreal bir krediye sahip olan- Ayhan Akman'ın artık yavaş yavaş bıraktığı bu koltuğa Elano Blumer de sahip çıkamadı. Oyuna yeni bir perspektif, ortasahadaki pas trafiğine "zeka" getirmesi beklenen Elano, sezon bitiminde "çok iyi bir takımın son dişlisiyim ben" diye bağırıyordu adeta. Buna rağmen bazı maçlarda -ortasahaların pas çıkarmadan evvel yaklaşık 2-3 saniye 'telgraf çekmesine' artık aşina olan- Türk futbol izleyicisinin ilgisini çeken türden oyun yönlendirmeleri de oldu diyebiliriz. Ancak, gerek sahada yere sağlam basamayan titrek görüntüsü, gerekse top isteyecek özgüveni bir türlü yakalayamaması Elano'nun performans/fiyat oranını doğal olarak kabul edilemeyecek seviyelere düşürdü.

Gelinen nokta onu gösteriyor ki Galatasaray, Emre Belözoğlu'ndan bu yana kadrosuna dahil ettiği ilk "merkezi ortasaha" ile umduğunu bulamadı.

İster 4-2-3-1, ister "V" şeklinde bir 4-3-3 oynayın, yaratıcılık yükünü ofansif kanat ve santrafordan önemli ölçüde alabilecek en önemli öğe bu merkezi ortasahalardır. Bu tarz oyuncuların kalitelisini, hele hele uygun bonservislerle bulmak hiç de kolay bir iş olmadığı için çoğu takım bu sözünü ettiğim iki dizilişten ilkini seçer; ve 2'liye, futbolu büyük ölçüde alan savunması veya rakibi bozmaya dayanan oyuncular yerleştirir. Bu, herşeyden önce takımın "toplu halde oynama" ihtimaline büyük bir ket vurur zira kısa driplingi , seri paslaşma kabiliyeti veya en azından ileri-geri oynayabilecek dinamizmi son derece sınırlı olan kesiciler "önceden kestirilebilir" bir pas trafiği veya hücum planının doğmasına yol açar.

Bir de bu iki kesicide topsuz koşu ve top isteme özgüveni (veya tembellikten kaynaklanan arzu) asgari seviyelerde ise o takımın hücum varyasyonları kolaylıkla çözümlenebilir hale gelir. (- Kanat ve yaratıcı ortasahanın/10 numaranın rakiple birebir oynama zorunluluğu, - Defanstan atılan taç çizgisine paralel, yarı çaresiz uzun toplar )

Bu anlayışta tasarlanmış bir ortasaha planını, oluşturduğu çıkmaza 'kefareten" bir adet 10 numara süsler.
Oldukça acımasız bir anlayışla maç boyu rakip kaleye saldırması için alacağınız '10 numara'larla bu 'kestirme' (2 kesici&#10) yolu takip ederek bir ihtimal başarı sağlanabilir. Ancak 10 numaralar genelde istikrarsız ve kondisyonu düşük oyuncular oldukları için, bu ihtimal de oldukça düşüktür. 2 kesiciyle oynamak isteyen takımlara uygun, topu her aldığında oyunu forse edebilecek 10 numaralar oldukça az sayıdadır. ( Saint Germain'li Sessegnon ve Betis'li Emana ender birer örnek olarak verilebilirler.)
Dzagoev ve Rosicky gibi hücumcü ortasahalar ise, ne olursa olsun (4-2-3-1'de) arka veya (4-3-3'de) yanlarında 1 adet pas trafiği yüklerini hafifletecek merkezi ortasahanın varlığına ihtiyaç duyarlar. Bir başka değişle, "tek kişilik gösteri" mantaliteleri yoktur.
(Rosicky ve Dzagoev'i basında çıkmış isimler olduğu için belirttim, örnekler çoğaltılabilir. )

Gelelim Galatasaray'da Lorik Cana'nın 'yanına' alınması gündeme gelen oyunculara...
İşte bu noktada G.Saray, yukarıda belirttiğim, akıcı futbol için bana göre oldukça elzem noktaları pek de göz önünde buldurmayarak seçmekte bu bölgedeki adaylarını....

Milli takım performanslarının futbolseverleri yanılttığı isimlerden biri olduğunu düşündüğüm, M.Gladbach'ta izlediğim kadarıyla daha çok fiziksel varlığıyla ön plana çıkan M.Bradley,
Yine, Cana'nın alternatifi olabilecek Polak,
Futbol topuyla fazla barışık olmayan mücadeleci N'Guemo,
ve son olarak taraftarın büyük umutlar beslediği Ledesma...

Bu, medyada çıkan isimlerden oluşturduğum özet liste merkezi ortasahalardan ziyade -benim futbol anlayışıma göre Galatasaray'ın oyununa herhangi bir 'sıradışılık' katması mümkün görünmeyen- önliberolardan oluşuyor.

Bu isimlerin yanında Ireland, Jenas gibi 'merkezi ortasaha' oyuncularının isimlerinin de geçmesi, Galatasaray'ın transferde belirli bir şablona/oyun anlayışına odaklanmaktan ziyade, listesindeki oyuncuları alınabilme ihtimallerine göre sıraladığını göstermekte.
(Başka bir ihtimal ise listeledikleri oyuncular hakkında yaptıkları eksik gözlem ve/veya yanlış yargılar olabilir tabii ki)

Yazıyı, futbolda maçlardan ziyade oyuncu takibine kaydığım gerçeğine bağlantılı olarak, ufak bir listeyle noktalayayım. Form durumlarına bağlı kalınarak Cana/Sarp/Barış/Musa/Cumhur 5'lisinden bir tanesinin 'kesici' olarak oynatılması muhtemel Galatasaray ortasahasını hücumla ve 'hücum ağırlıklı ortasaha" ile bağlayabilecek bazı oyuncular 3 kategoride değerlendirilebilir;


(-i-) (Topla)Kreatif Merkezi Orta Sahalar

Manuel Fernandes :

Futbola kel ! başlayıp, örgüyle zirveye çıkmaya çok yaklaşan Portekizli, bacağının kırılmasından sonra yıllardır beklediğim 'dev takım transferini' şimdilik geciktirmiş durumda. Benfica'dan Everton takımına kiralık geçtiği günden beri -hastane ve ameliyatları hariç- takip ettiğim bu oyuncu Avrupa'nın 'elitlerinden' olabilecek potansiyele sahip. 1 seneyi aşkın yokluğu, önce ruh haline (&saçına!) sonra da nispeten yabancılaştığı resmi maç atmosferindeki özgüvenine olumsuz etki yapmış durumda. Emery'nin skandal boyutlarını zorlayıp 'stoper' olarak görevlendirdiği bazı maçların da Manuel'in kendini bulmasına yardımcı olduğu söylenemez.
Hakkında gönlümden geçen Dünya futboluna kendisini göstermesi olsa da Topal transferiyle Ilie'den sonra ikinci kez ticari yakınlık gösterdiğimiz Valencia'dan koparılması durumunda oldukça isabetli bir seçim yapacağımızı söyleyebilirim. (Bu noktada internet-video-severleri uyarmak gerekiyor ki 'dans eden ayaklar'a sahip olsa da topu her aldığında jeneriklik hareketler beklemek naiflikten başka birşey olmayacaktır). Oyun zekası, iki ayağını da rahatlıkla kullanıp hızlı düşünebilmesi ve beklenmedik pas denemeleri kendi açımdan yeterince jeneriklik kılıyor hali hazırda Avrupa futbolu'nda 1 numaralı merkezi ortasaha-favorim olan bu oyuncuyu.
Bonservis: Gerek sakatlık sonrası kendini bulamaması*** gerekse iki yönlü ortasaha olarak Banega'nın varlığı sebebiyle bu transferin 7-8 milyon euro'ya bitirilebileceğini düşünüyorum. "Serbest kalma fiyatı"nı 15-18 milyon olarak belirlersek gelmeye ikna olacaktır zira Avrupa Ligi'nde veya en geç 2012 Avrupa Şampiyonası'nda yer alırsa değerini katlayacağını düşünüyorum.

Kwadwo Asamoah :

Tıpkı ilk aday gibi yaratıcı fakat oldukça farklı bir futbol karakterine sahip bir oyuncu. Oynadığı hemen hemen tüm maçlarda sol-içte yer alan Asamoah inanılmaz güçlü ve topla hücumu çok seven bir ortasaha. Durdurulması güç bir takım yaratma adına '10 numara'nın yaratıcılık yükünü yarı yarıya azaltabilcek sıklıkta topla bindirme yetisine sahip olan bu genç Ganalı'nın, MF'e göre dezavantajı ise soğukkanlı top tekniğinden ziyade momentumuna güveniyor olması. Kısaca, merkezi ortasaha analizinde değindiğim iki kilit özellikten 'kısa-driplingi' bünyesinde barındıran bir oyuncu olup kararlarında da (dripling ya da oyunu kanatlara açmak) fazla zaman kaybetmediğini belirtmek gerek. Sağ ayağını kullanmaktan kaçınması elit ortasahalar sınıfına dahil olma yolunda önündeki en büyük engellerinden biri.
Bonservis: Dünya Kupası'nda adını skor tabelasına yazdıramadığından olsa gerek henüz talibi çıkmadı. Oysa ondan çok daha düşük kalibrede olduğunu düşündüğüm Annan ve sol kanat Ayew transfer piyasasında kendilerinden oldukça fazla söz ettirmiş durumdalar. Yine de Udinese'nin bu oyuncuyu kolay kolay bırakacağını sanmıyorum. 6.5 milyon euro'ya bitebilirse oldukça karlı bır alış-veriş olacağına inanıyorum.

Steven Pienaar :

Everton'da genelde solda görünse de Bilyaletdinov'un o mevkiye kaydırıldığı maçlarda ortasahada yer aldı bu çalışkan Güney Afrikalı. Galatasaray'ın iki yönlü ortasaha ihtiyacını fazlasıyla karşılayacak bir başka oyuncu. Kontratının son senesinde olmasına rağmen transferin kapanmasına 3.5 hafta kala hala ciddi bir teklifin gelmemesi Pienaar'ı oldukça cazip kılıyor bana göre. Dar alanda Arda (ve hatta alınması muhtemen hücumcu ortasaha) ile çok iyi anlaşacaklarını düşündüğüm Pienaar, hayalkırıklığı yarattığı Dortmund macerasından sonra tam anlamıyla kusursuz bir Everton serüveni yaşayarak değerini oldukça arttırdı.
Bonservis: Elano'nun City performansı teknik direktörleri Moyes'in belleğinde iyi bir yer edindiyse Pienaar<>Elano takası mümkün diye düşünüyorum. Para verip almak ancak oyuncunun Galatasaray'da oynamak için Everton yönetimine talepte bulunmasından geçiyor. Bu koşul yerine getirilirse sözleşmesinin son senesi olmasından ötürü (taksitli) 7 milyon euro civarında bir bonservisle takıma kazandırılabileceğine inanıyorum.


(ii-) Dinamik M.O.S.

Charles Kabore & Jaroslav Plasil & Mathieu Flamini & Axel Witsel & Etienne Capoue vb:

Charles Kabore: Marsilya'da geçtiğimiz sezonun ikinci yarısının sonlarından itibaren Benoit Cheyrou gibi taraftarın sevgilisi denebilecek bir oyuncuyu yerinden eden Burkina Fasolu ortasaha. Oynadığı tüm maçlarda ileri-geri dinamo gibi çalışarak kimsenin beklemediği bir anda Deschamps'ın vazgeçemediği 'asker'lerinden biri haline geldi. Background'unda sağbek eğitimi olmasının avantajıyla topla çıkışları da zaman zaman tehlike yaratabiliyor Kabore'nin. Ancak Kabore'nin az önce vurguladığım dinamik futbol karakteri, nispeten düşük top tekniği de göz önünde bulundurulduğunda, daha baskın bir özelliği olarak ortaya çıkıyor. Bu kategoride yer almasının sebebini de belirtmiş olduk böylece.
Bonservis: Her ne kadar teknik direktörün favorilerinden biri haline gelmiş olsa da 5 - 5.5 milyon euro'luk bir teklif bu oyuncuyu güney Fransa ekibinden koparmaya yeterli olacaktır.

Flamini: Arsenal'da pek de tutmadığım ancak yıllar geçtikçe mücadelesini takdir etmeye başladığım bir oyuncu. Milan'da "yaş hiyerarşisi" geçerli olduğu için düzenli forma şansı bulamıyor. Elano takası için ideal adaylardan bir tanesi denebilir. Uçuk paralar verilip alınmasını çok doğru bulmasam da yine iki kriterden 'seri oynama' özelliğine sahip Flamini'nin transferi G.Saray ortasahası için olumlu bir hamle olacaktır.

Plasil: Kimsenin herhangi bir beklentisi olmadan cuzi bir bonservisle geldiği Bordeaux'da mükemmel bir sezon geçirdi.. Kanat olarak gösterilse de bana göre tıpkı sezon boyunca Bordeaux'da denendiği gibi, yani sol veya sağ içte faydanılması gereken bir oyuncu. Flamini'ye benzer özellikler taşıdığını söyleyebiliriz. Bu oyuncu da spiker klişesiyle durmak nedir bilmez, ve oyundan da kolay kolay kopmayan bir karaktere sahiptir. Tıpkı Flamini gibi asgari(ve altı) düzeydeki dripling kabiliyetinden ziyade devamlı hareket halinde olma özelliğiyle kesicilerimizin statik oyunlarını telafi edebilecek dinamizme sahiptir.
Bonservis: 3 - 3.5 milyon euro'ya hayır demeyeceklerini düşünüyorum.

Axel Witsel: Adı -bana göre pozisyon acemiliğinden kaynaklanan- 'bacak operasyonu'yla anılan bu oyuncuyu milli maçlarda izleme şansını buldum. Akabinde, S.Liege'in bu yaz oynadığı hazırlık maçlarında da alıcı gözle izlediğim Witsel için, yukarıdaki 2 adaya bir miktar top tekniği ve uzun adım aralığı eklenince ortaya çıkan sıradışı bir potansiyel diyebiliriz. Fizik üstünlüğü de G.Saray ortasahasını (forma girmiş bir) Cana'yla beraber caydırıcı bir güç haline getirebilir.
Bonservis: Gözüme çarpan ciddi bir teklifin olmaması, bu transferin 6 milyon civarına bitebileceği konusunda ümitlendiyor. Tabii bir süre Anderlecht'ten herhangi bir futbolcu almamak koşuluyla(!).. :)

Etienne Capoue: Toulouse'un Sissoko yaveri. Sınırlı bir tekniğe sahip ancak çabuk oynuyor ve sıradışı bir fiziğe sahip. Tecrübesizliği, sol ayağına yeterince başvurmaması negatif yönleri olarak göze çarpsa da gelişimi için Türkiye Ligi bulunmaz bir fırsat olabilir.
Bonservis: Bu oyuncu için, hamlığını göz önünde bulundurup, yabancı-fotomaçlardaki yalan haberleri gözardı etmek suretiyle 4 milyon euro'luk bir değer biçiyorum.


(-iii-) Oyunu yönlendiren M.O.S.

Lucas Biglia:

Galatasaray'la gazeteler sayesinde her yaz flört ettirilen bu oyuncu hakkında, genel kanının dışında bir iki not düşmek gerekirse şayet bunlardan ilki eskisinden daha güçlü ancak biraz daha statik bir oyuncu haline dönüştüğü olabilir. Tabii bu dinamizmden sakin yapıya dönüşmesinde bana göre en büyük etken Belçika Ligi'ne dair motivasyonunu günden güne kaybediyor olması. Bir türlü gerçekleşmeyen Premier Ligi hayali Biglia'nın vucüt diline yansıyor bazı maçlarda. (=Artık GenK görmekten ÖrgK.. ! ). Ara başlıkta kullanılan oyunu yönlendirme kabiliyetinde uzman olan Biglia, 'seri düşünme' özelliği sayesinde transferini taktiksel anlamda cazip kılıyor. Bu kategoride verilecek diğer örnekler gibi oyun zekasıyla eksik yönlerini (orta/uzun mesafe sürat eksikliği, asgari düzeydeki dripling özelliği & boy dezavantajı) hissettirmeyecek bir oyuncu.
Bonservis: 3 hafta sahalardan uzak kalacağı söylenen bu oyuncu için hastane masrafları dahil 6 milyon euro'nun yeterli olacağını düşünüyorum. Maç sayısına dayalı +1m da Anderlecht'in aklını çelebilir. Ancak bu transferde en önemli koz oyuncunun yeni bir macera arıyor olma ihtimalinin yüksek olması. (Bu noktada devreye yeni Ali Sami Yen Stadyumu video'ları girebilir!)

Lukman Haruna:

Genç Nijeryalı Dünya Kupası'nda yer alamayan Obi Mikel'in pozisyonunda oynadı. Fazla göze batmasa da Fransa ligi'nde takip ettiğim maçlarında kolayca bu 3. kategoriye konulabilecek bir oyun karakterine sahip olduğunu söyleyebilirim. Kısa veya uzun, top ayağına gelmeden aklında mutlaka atacağa pasa dair bir fikri olması hoşuma giden bir artısı. Evvelki yazımdaki çizelgede de yer alan bu oyuncunun mali külfeti de oldukça cuzi olacaktır. Hücuma, tıpkı Biglia gibi neyi yapıp neleri yapamacağını öğrenerek çıkmayı öğrendiği vakit değerini katlayacağını düşünüyorum.
Bonservis: 2-3 milyon euro'luk bir teklif, kadrosu oldukça kabaran Monaco için yeterli olacaktır. (1 yıllık projeksiyonuna bağlı potansiyel değerinin 6-7m olduğunu düşündüğümü de ekleyeyim.)

Thiago Alcantara:

Ispanya genç milli takımlarını tamamen himayesi altına alan Barcelona'nın genç ortasaha elemanı. u19 şampiyonasında dikkatimi çeken bu 19 yaşındaki Brezilya kumaşlı oyuncunun hali hazırda Türkiye gibi orta/alt kalibredeki liglerde ilk 11 oynayabilecek kıvamda olduğunu söyleyebilirim. Bu kategorinin diğer adayları gibi çabuk düşünen ve uygulayan bir yapısı var. Barcelona'nın çok ufak yaşlarda Dünya'nın ve Ispanya'nın çeşitli bölgelerinden kendi altyapısına kazandırdığı onlarca gençten bir tanesi. Şayet Barcelona A Takımı'nın yüksek kriterlerini karşılayamaz ise neden olmasın diyorum bu bende İniesta/Xavi arası bir tat bırakan genç oyuncu için...
Bonservis: Barcelona'nın tam manasıyla oynatmadan göndermeyeceğini düşündüğüm için 1 yıl kiralık teklifi götürülebilir. Rijkaard'ın bu konuda önayak olması şart tabii ki.




~~~Bu yazıda emeklerini benden esirgemeyen sevgili klavyeme, arada atlama yapan ucuz mouse'uma ve 16bit lahmacun colour monitörüme teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.~~~


Notlar:

-S.Ireland ve Jenas'ın Türkiye Ligi'ne gelmeyeceklerini varsayıp listeye dahil etmediğimi not düşeyim.

-Okuyucuları (fazla) yormamak adına kafamdaki bazı oyuncuları, sonraki yazılarda değinmek suretiyle şimdlik es geçtiğimi belirtmek isterim.

-Buradaki bazı isimlerin daha evvel excel çizelgesiyle verildiğini de hatırlatmam gerek. Ayrıca izlenme aşamasında olan oyuncuların bulunduğu not-defterinden excel'e terfi edecek oyuncuları bir sonraki YAŞ da açıklayacağım. :)



*** Valencia'nın Ingiltere turu'ndaki ilk maçta ortaya koyduğu performans oldukça iyiydi.