Tuesday, January 19, 2010

Hastaya acil kan, G.Saray'a acil Forvet...

Hoş, her ne kadar kamuoyu beğenmese de şu son Belediye maçında Nonda'yı ben beğendim. (kural 1 : Santrafor, şayet pozisyona kendi gayretleri sonucu (boşa kaçmak, verkaç, gelen ortaya depar atmak,top sürmek suretiyle) girip kaçırmışsa bunda böğürülecek herhangi bir durum yoktur. Jardel,Serkan Aykut tarzı adamların kaçırdığı her gol mekruhtur.)
Ancak Nonda akü takviyesiyle çalıştırılıp durduğunda 'duran' arabaya benzer. Güven olmaz. Koskoca Galatasaray'ın da santraforu 1 tane olmaz. Transfer şartoğlunun oğlu şart...

İşte benim GS bütçesinin 'dişine' göre olduğunu tahmin ettiğim adaylarım;

Johan Elmander:
Megson'ın Bolton'a bomba niyetine Toulouse'a bir çuval para vererek getirdiği dev İsveçli. 2 senedir Bolton'un -her daim vasat- olan kadrosunda acılar içinde kıvranan Johan Elmander, Galatasaray'a cuk efekti çıkarmak suretiyle oturabilir. Top alır (hold-up play), verir, çalışkandır...Birileri kızdırırsa çalım atar, güleryüzlüdür, pozitif ışık saçar...Boyu uzundur, istemese de top gelip kafasına çarpar...
Ayrıca Delgado+Moritz hayranı olan bendenize yalancı dolma tadı verecektir (simaen benziyor), ki güzel yemektir..

Eksileri , golcülüğü dillere destan değildir... Yaşı da 'veteran' denilebilecek türden 28+ 'dir.

Bonservis tahminim: 5+ milyon euro.


Arouna Kone

Bu Fildişili karayılanı çok yakından tanıdık. Zira 2-3 yaz evvel Galatasaray'a getirmek için epey çaba sarfetmiş idi, Türk basınının usta çaycıları... Ama o Sevilla'ya, yine Elmander hikayesinde olduğu gibi 'ilaç' olmaya gitmişti. Tabii Kone, olgunluktan yaşlanmaya terfi eden Fabiano/Kanoute ikilisine sağlam yedek olarak hizmet edecekti. Ama olmadı. Daha, uzunca süren alışma devresi bitmeden sakatlandı. Kendisinden bir daha haber alamayan bilumum gazete peşini bıraktı. Günler haftaları haftalar ayları kovaladı ve Kone bu sezon sağlığına kavuştu. Ancak gözden ırak gönülden de ırak söyleminden yola çıkıp, Kone'yi kıskıvrak İstanbul'a getirmenin tam zamanı olduğunu düşünüyorum.
Zira artık Sevilla'ya ilk geldiğinde kazandığı 'genç Kone' unvanını kaybetmiştir yaş itibariyle. Fenerli Semih bile kaybettiğine göre...
Kone, çam yarması bacaklarında Yattara kıvraklığı taşır, dolayısıyla vicdanı el vermese de (hisli çocuktur) o bacaklar rakibi düğüm eder. Kısa ve uzun mesafede deparlıdır. Boyu ne uzun ne kısadır, kafa topuna yatkın olmasa da Rijkaard'ın da kanat ortalarıyla arasının limoni olduğunu varsayarsak bu pek sorun teşkil etmeyecektir...

Eksileri ; biraz 'zibidi' bir tarzı vardır, odağı kaçtığı anlarda çileden çıkarabilecek goller kaçırabilir.

Bonservis tahminim: 4-6 milyon euro.

Jo
Listenin vasıf olarak belki de en bomba ismi. Hovarda-City'ye yine hovarda paralarla getirtilip tek başına takımı uçurması beklenen bir genç yetenek. Tutmadı tabii, beklenti ne kadar $ bazlı olmuş olsa da yüksekti ve hayalkırıklığı kaçınılmaz oldu. Tezcanlı Arap başkan tez elden Everton'a sürgüne gönderdi...An itibariyle işlerin son yenilgiye rağmen 'rayında' gittiği Manchester City'nin pişmiş Tevez,Santa,Benjani üçlüsüne su katacağını hiç düşünmüyorum. Everton'da ise birazdan 'eksileri' bölümünde dev puntolarla yazılması gereken bir Brezilyalı topçu klasiği sonucu kadro dışı bırakıldı. Geçen hafta cezası doldu.
İngiltere'deki bu kısa ama iki yakadaki taraftarda da 'tiksinti' yaratan sürece rağmen Jo inanılmaz potansiyeli olan bir oyuncu.
Çitayı andıran görüntüsüyle fulelidir...Verkaca girer, ince fiziği sayesinde otobüs körüğü gibi kıvraktır, top verirsin taşır, vermezsin top arar, ayağına beklemez. Sol ayağı roketatar gibidir, sağı da sadece yürümek için kullanmaz. Kafaya çıkar, hem de isteyerek çıkar. Yerden de havadan da Galatasaray'ı Baros yokken rahatlatır ve özellikle iyi anlaşacağını düşündüğüm Keita'yı ihya eder...
Eksikleri; Burayı yazmaya hiç gerek yok. Noel'de kaçmıştır. Artık tamtam çalmaya mı (bkz: Lincoln) Rio plajlarında piyasaya yapmaya mı, orasını Allah bilir. Hem de bunu İngiltere gibi bir yerde yapmıştır. "Futbolcularıyla baba-oğul' ( hello Türk sporbasını ) olan Moyes bile kurtaramamıştır onu.. Şu an Evertonla antremandadır, ama çevresinde kimsesi var mıdır, bilmem...
Futbol oynamaya niyeti var mı bilmiyorum...Eğer varsa ve Eyüp camiinin yerini öğrenebilirse Galatasaray 2-3 sene içerisinde kallavi fiyatlara satabileceği bir forvete kavuşmuş olur...
Aksi halde Brezilyalılarda karavana atmaktan kurtulamayan Galatasaray'a 1.89 boyunda uzun bir problem daha gelmiş olur.
Bonservis tahminim: 0.5 sezon kiralık + satın alma fiyatı: 7+ milyon euro

Friday, January 15, 2010

İsveç-siz Serkan Çalık...


İkisi de hemen hemen aynı dönem sahalardan koptu.
İkisi de %100 geri dönüş yapamadı.

Birinin sağlık kontrolü dün itibariyle cillop gibi çıktı.
Diğeri 75-90. dakikalar arası sağlık kontrölünden geçiyor.. Tamir edilmiş radyatör gibi. Patlarsa kenarda..

Biri İsveçli, ismi Starcraft'ın Protoss telsizlerinde yankılanacak türden 'karizmatik' [ *phhffooLinderothhhoooh* ]..
Diğeri Serkan 'Çalık' .

Biri senede para....hmm... alıyor mu ?..
Diğeri 3 senede,verilen bonservisle beraber bir adet Manuel Fernandes (Dmc'dir, 2 sene sonra Arsenal'de oynar) ederini cukkaladı.

Biri geldiğinde 28 yaşındaydı, oynamadan 31 oldu.
Diğeri 20 yaşında geldi, sakal sıklığı hala en iyi niyetle 'seyreltik'..


Bugün biri Antalya'ya, Gençlerbirliği kampına uçuyor...
Diğeri GS Tv'de et sote yiyip kameralara, film boyu etmediği halt kalmayan Julia Roberts'ın son karede verdiği 'ölü balık masumiyeti' bakışını atıyor.


Ha bu arada ne mi oluyor...

Keita'nın eldeki tek yedeği, -içine bezgin bekir kaçmış yetenek- Aydın 4+ hafta sahalardan uzak kalıyor...


3 büyükler bunu hep yapıyor...




Bir ümit, Sercan gösterip VOLKAN ŞEN vurulur mu ?
Ha yakın çağ tarihi iyi olmayanlar hatırlamayabilir ancak 'sağlıklı' bir Serkan'ın futbolu Volkan Şen'e eküridir.

Er ya da geç -Serkan Çalık verip Serkan Çalık alarak- nötrleyecektir benim yönetimim bu durumu.
-2.5 milyon zarar ederek tabii.

...
Hoş Florya yolları Pektemek'i görecek gibi bir görüntü var, senaryo gereği...
Baros'la yanyana oynarsa garip şeyler olabilecek bir eleman...





Dipshit notlar:

=> "Alem'' yüzünden gönderildi denirse, ben de o vakit 2 sevimli çocuğu ve eşi ile şömine başında oturan Ayhan yerine 'alemci' Serkan'ın takımda kalmasını tercih ederim, derim.

=> -Sakatlıklardan bir türlü kurtulamayan yetenek- olarak kariyeri devam ederse yönetim bu yaptığı tuhaflığı affettirir.
=>Kendisi, elem dolu geçen Şükrü Saraçoğlu deplasmanlarında abuk kadrolarımız, subuk hakem hatalarına rağmen'futboluyla' dimdik ayakta kalabilmiş 3-5 Galatasaray futbolcusundan biridir son 5 yılda. Helal olsundur.